Kanser; vücuttaki normal hücrelerin çok aşamalı bir süreçte tümör hücrelerine dönüşerek kontrolsüz çoğalmasıyla oluşan bir hastalıktır. Sonraki aşamada kontrolsüz çoğalan bu hücreler çevre ve uzak organlara yayılabilir. Kanser dünyada ve ülkemizde en önemli hastalık ve ölüm nedenlerinden biridir. Ülkemizde erkeklerde sırasıyla akciğer, prostat, kalın bağırsak, mesane ve mide kanserleri en sık görülürken, kadınlarda ise sırasıyla meme, tiroit, kalın bağırsak, rahim ve akciğer kanseri en sık görülmektedir.
Tablo 1.Türkiye’de erkek ve kadınlarda en sık görülen on kanser, 2014
Tüm kanser vakalarının sadece% 5-10'u genetik kusurlara atfedilebilirken, geri kalan % 90-95'inin kökleri çevreye ve yaşam biçimine dayandırılmaktadır. Kanserden ölümlerin yaklaşık üçte biri; başlıca beş davranışsal ve beslenme ile ilgili risk faktörlerinden kaynaklanmaktadır: fazla kilolu ya da şişman (obez) olma, meyve ve sebzeyi az tüketme, yetersiz fiziksel aktivite, tütün kullanımı ve alkol kullanımı. Tütün kullanımı kanser için en önemli risk faktörüdür ve kanser ölümlerinin yaklaşık %22’sinden sorumludur.
Günümüzde kanserin %30-50’si önlenebilir. Bu, risk faktörlerinden kaçınma ve mevcut kanıt dayalı önleme stratejilerini uygulama yoluyla başarılabilir. Birçok kanserin iyileşme olasılığı, erken tanı konmuş ve uygun şekilde tedavi edilmişse yüksektir.
Sağlıklı yaşam davranışları kalp damar hastalıkları ve şeker hastalığı (Tip 2 Diyabet) başta olmak üzere pek çok hastalıkla birlikte kanserden korunmada da çok önemlidir. Okullarda öncelikle öğrencilerin sağlıklı kiloda olup olmadığı tespit edilerek, fiziksel aktivitelere yeterli ve etkin zaman ayrılarak, kantinlerde ve öğle menülerinde sağlıklı gıdalara yer verilerek, fazla kilolu veya şişman olanlara ayrıca özen gösterilip uygun şekilde yönlendirilerek, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite yanında tütün ürünleri ve alkol kullanmamaları konusunda öğrenciler ve veliler bilinçlendirilerek çocuk ve gençlerin sağlıklı yaşam davranışları kazanmaları teşvik edilebilir.
Kanserlere erken tanı konması halinde, kansere bağlı ölümlerin azaltılması mümkündür. Bu bağlamada kalın bağırsak kanseri, cilt kanseri, kadınlarda rahim ağzı kanseri ve meme kanseri ile erkeklerde prostat kanserine erken tanı koymak mümkündür. Ülkemizde kalın bağırsak, meme ve rahim ağzı kanseri için T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen kanser tarama programları mevcuttur. Bu tarama programları şöyledir:
Meme Kanseri: 20-39 yaş arası: Ayda bir kendi kendine meme muayenesi yapılmalıdır(Kendi kendine meme muayenesi broşürüne http://kanser.gov.tr/bilgi-dokumanlar/afis-brosur/1509-kendi-kendine-meme-muayenesi-2015.htmlweb adresinden ulaşılabilir.). Meme kanseri belirtilerden biri görüldüğünde ise vakit geçirmeden doktora başvurulmalıdır. Ayrıca iki yılda bir doktora meme muayenesi için gidilmelidir.
40-69 yaş arası; Ayda bir kendi kendine meme muayenesi yapılmalı, yılda bir doktora meme muayenesi için gidilmeli ve iki yılda bir mamografi çektirilmelidir.
Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri: 30-65 yaş aralığındaki kadınların 5 yılda bir Smear veya HPV testi yaptırması gereklidir.
Kalın Bağırsak (Kolorektal) Kanseri:50-70 yaş aralığındaki kadın ve erkekler 2 yılda bir gaitada gizli kan testi ve her 10 yılda bir kolonoskopi yaptırmalıdır.
Bütün bu kanser taramaları her ilde bulunan Kanser Erken teşhis ve Eğitim Merkezi (KETEM) birimlerinde ÜCRETSİZ olarak yapılmaktadır.
Elektromanyetik alanlarda iyi huylu beyin tümörlerinde artışile ilgili tartışmalı bulgularvardır. Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu; çocukluk dönemi lösemisi konusundaki bulgulara dayanarak aşırı düşük frekans alanları insanlarda kansere neden olma olasılığı mevcut bir unsur olarak sınıflandırmıştır. Ayrıca cep telefonların sağlık etkileri ile ilgili çalışmalar büyüme ve gelişmeleri devam ettiği için çocuk ve gençlerin radyo frekanslı elektromanyetik alanlara daha duyarlı olduğunu göstermektedir. O yaşlarda sinir sistemleri gelişimini tamamlamadığından hassasiyetleri de daha büyüktür. Çocuklar ve gençler yaşamları boyunca bu günün yetişkinlerine göre daha fazla radyo frekanslı elektromanyetik alanlara maruz kalacaklardır. Bütün bunlardan dolayı çocuk ve gençlerin cep telefonu kullanmamaları sağlanmalıdır.
Kömür veya biyokütlenin (gübre, odun kömürü, odun veya ürün kalıntıları) evde katı yakıt olarak kullanılması iç ortam hava kirliliğini yaratarak; zatürre, Kronik (Müzmin) Obstrüktif (Tıkayıcı) Akciğer Hastalığı (KOAH), iskemik (kanlanmanın azalmasıyla ilgili) kalp hastalığı, inme gibi hastalıkların yanısıra özellikle kadınlarda akciğer kanseri riskini arttırmaktadır. Bu nedenlerden dolayı sağlık açısından; daha uygun yakıtların kullanılması, bu mümkün değilse kaliteli soba ve ocakların kullanılmalı, soba, ocak ve bacaların bakımının düzenli aralıklarla ve uygun şekilde yapılması, pişirme ve yaşam alanlarının sık sık havalandırılmasının yanı sıra çocukların dumandan uzak tutulması da yerinde bir yaklaşım olacaktır.
Hepatit B virüsü; kan ve diğer vücut sıvıları ile bunların bulaştığı (enfekte olduğu) araç gereçlerle kişiden kişiye bulaşır. Sonrasında siroz ve karaciğer kanserine (hepatosellüler karsinom) kadar gidebilen ciddi hastalıklara neden olur. Hepatit B aşısı, Hepatit B’den korunmada en önemli yoldur. Ülkemizde doğumdan itibaren aralıklı olarak üç doz Hepatit B aşısı T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz olarak yapılmaktadır. Risk altında olan veya Hepatit B’nin sık görüldüğü yerlerde yaşayan yetişkinlerin de aşı olması gerekmektedir.
İnsan papilloma virüsü (Human papillomavirus - HPV) çoğunlukla cinsel temas yoluyla bulaşan bir virüstür. Belirli HPV tiplerinin cinsel yolla bulaşması sonrası kadınlarda rahim ağzı (serviks) kanseri gelişme riski olmaktadır. Bu virüsün ayrıca vulva, vajen (kadın cinsel organları), anüs, penis ve ağız boşluğu kanserine de neden olduğu bilinmektedir. Günümüzde HPV’nin en çok kanser yapan tiplerine karşı geliştirilen aşılar mevcuttur. Dünya Sağlık Örgütü rahim ağzı kanserine karşı 9-13 yaşlarındaki kız çocuklara aşı yapılmasını önermektedir.
Emzirmenin anne ve bebek sağlığı üzerindeki birçok yararlı etkisinin yanında annelerde over (yumurtalık) ve meme kanser riskini de azaltmaktadır. Dolayısıyla bebeklerin beslenmesinde ilk 6 ay sadece anne sütüne yer verilmesi, sonrasında 2 yaşına kadar anne sütüne yeterli ve uygun tamamlayıcı besinlerle birlikte devam edilmesi en sağlıklı, en uygun beslenme şeklidir.
Son yıllarda yetersiz D vitamini alımı ile bazı kanser türleri dahil pek çok hastalık riski arasında ilişki olduğu bilinmektedir. D vitamininin en iyi kaynağı güneşten sağlanan ultraviyole ışınlarıdır. Gereksinimin %90’ı bu şekilde karşılanabilmektedir. Deride D vitamini oluşabilmesi için vücudun en az %25’lik kısmının (eller, kollar, bacaklar, yüz gibi) 15-20 dakika süre ile güneş ışınlarının dik olarak gelmediği saatlerde (sabah saat 10 00’dan önce, öğleden sonra 16 00’dan sonra) güneş ışınlarıyla temas edilmesi gerekmektedir.
Vitamin D’nin temel kaynağı olan güneşin fazlası ve özellikle UV ışınlarının güçlü geldiği saat sabah 10 öğlen 4 arası maruz kalınması zararlıdır. Çünkü UV ışınlarının deri kanseri ve malign (kötü huylu) melanom gibi insan sağlığı üzerine ciddi zararları vardır. Yukarıda belirtilen saatler arasında güneşin altında kalınmamalı, kalınması gerekiyorsa da gerekli önlemler alınmalıdır. Güneşten korunma en iyi şekilde gölgelik yerler, güneş gözlüğü, uygun giysi ve şapka ile sağlanır. Güneş kremi de yüz ve eller gibi vücudun güneşe maruz kalan kısımları için gereklidir.
Güneşin UV ışınlarının en yoğun olduğu zamanlar gölgelik yerler aranmalı, ancak ağaçlar ve şemsiyeler gibi gölge yapıların tam olarak güneş koruması sağlamadığını unutulmamalıdır.
Koruyucu giysiler giyilmelidir. Geniş bir ağzı olan bir şapka, gözler, kulaklar, yüz, boyun ve sırt için iyi bir güneş koruması sağlar. Yüzde 99 - 100 UV-A ve UV-B koruması sağlayan bir güneş gözlüğü güneşe maruz kalmada göz hasarını önemli ölçüde azaltacaktır. Mümkün olduğunca vücudu kaplayan sıkı dokunmuş, bol giysiler güneşten ek koruma sağlayacaktır.
Ayrıca güneş kremi kullanılmalıdır. Açıkta kalan cilde geniş spektrumlu bir SPF 30+ güneş kremi iki saatte bir ve gerektiğinde daha sık uygulanmalıdır. Bronzlaşmak amacıyla solaryumdan kaçınılmalıdır. Çocuklar genellikle çevresel tehlikelere yetişkinlerden daha fazla yatkındır. Açık hava etkinlikleri sırasında çocuklar ve bebekler yukarıdaki gibi yüksek UV maruziyetine karşı korunmalıdır.
Daha Fazla bili İçin
https://www.sagligim.gov.tr/kanserden-korunma